Özel Hukuk ilişkileri bütün toplumlarda bir ortaklık arz
eder. Aşağı yukarı her yerde aynıdır. Kamu Hukûku, her toplumun fikrî ve siyâsî
yapısına göre değişiktir. Bununla berâber her ülkede, Özel Hukuk ilişkilerinin
tanzim tarzı farklıdır. Bugün yeryüzünde uygulama imkânı bulan ve kuralları
tespit edilen hukuk nizamlarını, başlıca dört grupta toplamak mümkündür.
1. Roma-Cermen Hukûku: Avrupa kıtasında başta İtalya,
Almanya, Fransa olmak üzere Kara Avrupasında uygulanmaktadır. Roma devletinin
ve sonra bunu yıkan Cermen kavimlerinin tatbik ettiği hukuk kurallarının
birbirine olan etkisinden meydana gelmiş bir hukuk sistemidir
. Ülkemizde de 1926 yılında İsviçre Medenî Hukûkunun kabûlünden sonra bu hukuk sisteminin uygulanmasına başlanmıştır. Romanın başlıca hukuk kaynakları, halk topluluğu kararları, örf ve âdetler olmuştur.
. Ülkemizde de 1926 yılında İsviçre Medenî Hukûkunun kabûlünden sonra bu hukuk sisteminin uygulanmasına başlanmıştır. Romanın başlıca hukuk kaynakları, halk topluluğu kararları, örf ve âdetler olmuştur.
2. Anglo-Sakson Hukûku: İngiliz Hukûku da diyebileceğimiz
bir hukuk sistemidir
. Kara Avrupası hukûkundan esaslı şekilde farklıdır. Bu hukûkta kânunlaştırmaya gidilmemiştir. Meselâ İngiltere'de yazılı bir anayasa yoktur. Bu hukuk, kânun koyucu veya parlamento tarafından değil, fakat mahkeme ictihâdları tarafından meydana getirilmiştir. En mühim özelliği, bir mahkeme ictihadları veya meseleler hukûku olmasıdır. Mahkeme kararları bağlayıcıdır.
. Kara Avrupası hukûkundan esaslı şekilde farklıdır. Bu hukûkta kânunlaştırmaya gidilmemiştir. Meselâ İngiltere'de yazılı bir anayasa yoktur. Bu hukuk, kânun koyucu veya parlamento tarafından değil, fakat mahkeme ictihâdları tarafından meydana getirilmiştir. En mühim özelliği, bir mahkeme ictihadları veya meseleler hukûku olmasıdır. Mahkeme kararları bağlayıcıdır.
3. Sosyalist ülkeler hukûku: Geçmiş dönemlerde başta
Sovyetler Birliği olmak üzere, iktisâdî sistem olarak sosyalizmi benimseyen
komünist bloku ülkelerde tatbik edilmekle berâber, sâdece kitaplarda yazılı
kalan ve uygulama imkânı bulamayan bir hukuk sistemidir. Çünkü komünist
ülkelerde ferdin hak ve hürriyeti oldukça sınırlıdır ve yok denecek kadar
azdır. Bunun neticesinde 1991 yılında başta Sovyetler Birliği olmak üzere Çin
ve Küba hâriç bütün komünist ülkeler komünizmden vazgeçerek demokrasiye
geçmişlerdir.
4. İslâm Hukûku: Bu hukuk sistemi, bütün beşerî hukuk
sistemlerinden ayrı bir yapıya sâhiptir.Kaynağı tamâmen ilâhî olup, insanların
düşüncelerinden doğmamıştır. Tamâmen dînî hükümlere dayanmaktadır. Bu hükümler,
Kur'ân-ı kerîmden, hadîs-i şerîflerden, icmâdan ve yüksek din âlimlerinin
ictihâdlarından çıkmıştır (Bkz. Ahkâm-ı Şer'iyye). Nass'ın (âyet ve hadisin)
bulunmadığı yerde örf ve insanlar arasında yerleşmiş âdetlere göre hüküm
verilebilir. Çünkü İslâm dîninin yasaklamadığı âdetlerde zamâna uyulur ve dînî
nassları ispat için umûmî ve husûsî örf ve âdetler hakem kılınır. Örf ile
tâyin, nass ile tâyin gibidir. Bir şeyi insanların hepsinin kullanması, zarûret
olur ve ona uymak mecbûriyetinde olan kişinin hâline delil teşkil eder. Örf ve
âdet hükümleri, Mecelle'nin 36, 45'inci maddeleri arasında düzenlenmiştir.
İslâmiyette bütün ilimler ve bunların usûl ve hükümleri,
Kur'ân-ı kerîmden çıkarılmıştır. Bu hükümler, her zaman ve her yerde geçerlidir
ve bir değişiklik olmaz. Kur'ân-ı kerîmin bildirdiği hükümlerin bir kısmı,
Allahü teâlânın haklarını ve diğer kısımları ise, insanların haklarını
bildirmekte ve bunların muhâfazasını ve haksızlığa uğrayanların kurtarılmasını
sağlamaktadır. Îmân etmek ve ibâdet vazifelerini yerine getirmek Allah'ın
hakkıdır. İnsanların cemiyet hayatında, birbirleriyle yapmak zorunda kaldıkları
ve daha çoğu günlük hayatını ilgilendiren muâmelelerinde, âilenin kurulmasını
ve sona ermesini sağlayan sözleşmelerde veya tek taraflı tasarruflarda ve İslâm
dîninin suç olarak bildirdiği fiilleri işleyenlerin cezâlandırılmasında
şahısların hakları düzenlenmiş olup, her biri hakkında ayrı arı hükümler
konmuştur.
İslâm hukûkunun içine giren bu konuları düzenleyen ve
öğreten ilme "Fıkıh ilmi" denir (Bkz. Fıkıh). Fıkıh ilmini ilk olarak
sistemleştiren İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'dir. Fıkıh ilmi çok geniştir. Başlıca
dört büyük kısma ayrılır.
1. İbâdetler: Allah'ın hakları olup, namaz, oruç, zekât, hac
ve cihâd olmak üzere beşe ayrılır. Bunlar bugünkü mânâda hukûkun konuları
arasında değildir.
2. Münâkehât: İslâm âile hukûkunun bütün konularını
bildirir. Evlenme, boşanma, nafaka gibi birçok dalları vardır.
3. Muâmelât: Mâli konuları düzenleyen, eşyâ hukûkunu (aynî
hakları), borçlar hukûku ve ticâret hukûkunun konularını içine alır. Alışveriş,
kirâ, şirketler, fâiz, mîras vs. gibi birçok bölümleri vardır. Mîrâs hukûku
"Ferâiz ilmi" adı altında geniş olarak anlatılmaktadır. Muâmelâtın
birçok bölümleri Mecelle'de 1851 madde hâlinde kânun şekline getirilmiştir.
(Bkz. Mecelle)
4. Ukûbât: İslâm cezâ hukûkunu ve usûl hukûkunu düzenleyen
kısımdır. Kur'ân-ı kerîm'de beş çeşit cezâ açıkça bildirilmiştir. Bunlar kısas,
sirkat (hırsızlık), zinâ, kazf (zinâ iftirasında bulunmak) ve riddet
(müslümanlıktan ayrılmak, mürted olmak) tir.
Ukûbât; "Had" "Kısas" ve
"Ta'zir" olarak üçe ayrılır. Beş suça, had cezâsı tatbik olunur.
Bunlar; zinâ, şarâp içmek, alkollü içkiyle sarhoş olmak, bir kimsenin (erkek
veya kadın) nâmusuna iftirâda bulunmak, hırsızlık ve yol kesiciliktir. Kısas,
yaralamak ve öldürmek suçlarında uygulanır. Ta'zir cezâları, çok çeşitli olup,
tenbih, ihtâr, tekdir, dövmek, hapsetmek ve öldürmeye kadar gider. Suça ve
şahsa uygun olan verilir. Ta'zir, hadden daha hafif cezâ ile cezalandırmaktır.
Bunların suçluya takdiri hâkime âittir.
Fıkıh ilminin konuları, daha ziyâde, husûsî (özel) hukûkun
konuları arasında yer alan hükümleri düzenlemektedir. Amme (Kamu) Hukûkunun
düzenleyici kuralları, tamâmen İslâm devlet başkanıın (halîfenin)
tasarruflarına bırakılmıştır. Devlet başkanı, azledilmek ve yaptığı işlerden
dolayı cezâlandırmak korkusu olmaksızın, Kur'ân-ı kerîmin bildirdiği hükümlere
bağlı kalarak adâleti sağlamak, ammenin (kamunun) ve fertlerin haklarını
korumak üzere gerekli gördüğü her türlü icrâatta bulunmak yetkisine sâhiptir.
İslâm Kamu Hukûkunun hilâfet (devlet başkanlığı) ve bunun
kamu görevlerinden olan cihâd (İslâmiyeti yaymak), adâleti gerçekleştirmek,
zekât, cizye ve haracın tarh ve tahsili, cezâların tenfizi, siyer ve fıkıh
kitaplarında geniş olarak açıklanmıştır. İmâm-ı Mâverdî'nin Ahkâmüs-Sultâniye
kitabında İslâm Kamu Hukûku en geniş şekilde anlatılmaktadır.
Müslümanlar birçok hukuk ilminin temellerini atmışlar ve
hukûkun sâhasını genişletmişlerdir. Hukuk Metadolojisi ilminin, Devletler
Hukûkunun, Amme Hukûkunun ve Hukuk Sosyolojisinin kurucuları olmuşlardır.
İmâm-ı Şâfiî'nin Risâle'si, İmâm-ı Muhammed Şeybânî'nin Siyer-i Kebîr'i ve buna
İmâm-ı Serahsî'nin yaptığı şerhi, İmâm-ı Mâverdî'nin ve Kâdı Ebû Ya'lâ'nın
Ahkâmus-Sultâniyye'leri ve İbni Haldun'un Mukaddime'si bu sâhadaki yazılan ilk
eserleri teşkil ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder